30 Nisan 2014 Çarşamba

1974 KIBRIS BARIŞ HAREKATI


                                 
                               1974 KIBRIS BARIŞ HAREKATI
Harekat tarihinden 20 yıl öncede Türkiye’nin gündeminde olan Kıbrıs’a 1974’den öncede birçok kez operasyon yapılmak istenmiş ancak kimi zaman Johnson Mektubu ile Amerika engel olmuş kimi zamanda askerin yetersiz kalmasından dolayı bir türlü bu operasyon gerçekleştirilememiştir. 1974’te yapılan bu operasyonun sebebi ise Makaryos yönetiminin Türk halkanı yaptığı zulmün hat safhaya gelmiş olmasıydı. Bu operasyon yapılmazsa hem Kıbrıs hem de orda yaşayan Türk halkı kaybedilme durumuna gelmişti. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nun aldığı kararla 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a harekat düzenlendi.
Harekatın başladığı saatlerde harekat hakkında açıklama yapan Başbakan Bülent Ecevit harekatı şu sözlerle anlatıyor: “İnsanlığa ve barışa büyük bir hizmette bulunacağımıza inanıyorum. Öyle umarım ki kuvvetlerimize ateş açılmaz. Ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnız Türklere değil Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz.”  Herakatın başarılı geçmesinin ardından Kıbrıs sokaklarında kutlamalar yapıldı. Halk Rum zülmünden kurtulmanın sevincini yaşıyordu.
Harekat ilk başta başarılı gidiyordu. Harekat planına göre havadan inenler ile denizden çıkanlar Beşparmak dağlarını aşacaklar ve bölgede bulunan Türk halkının güvenliğini sağlayacaklarda. Plan ilk başta başarılı bir şekilde uygulanıyordu. Ancak Beşparmak dağlarındaki mağaraları boşaltmanın uzaması ve Rum’ ların karşılık vermesi planın uygulanmasını aksatıyordu. Ancak ertesi günün sabahında Türk jetlerinin Kıbrıs semalarında gözükmesi herkesi rahatlattı. Ve askerin işi kolaylaştı.
Harekatın başarılı bir şekilde yürütüldüğünü gören ABD ve İngiltere araya girerek bu operasyonun diplomasi masasında bitirilmesi gerektiğini söylediler. Harekatın ardından birinci Cenevre konferansında bu harekat görüşüldü. Ancak bu görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkmayınca Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Ecevit’i arayarak “Ayşe tatile çıkabilir” diyerek operasyonun başlamasını istedi. Bu konuşmanın ardından Türk Ordusu harekete geçti ve adayı Rum’ ların baskısından kurtardı.

YÜZYILIN PROJESİ “GAP”


                
                                    YÜZYILIN PROJESİ “GAP”
Yapımı Osmanlı Döneminde planlanan, ancak 1900’lerın sonunda tamamlanan bu proje bulunduğu bölgede önemi, büyüklüğü ve maliyeti açısından yüzyılın projesidir. Yapımı Süleyman Demirel döneminde tamamlanan bu proje bulunduğu bölgenin can damarı olmuştur. Fırat ve Dicle nehirlerinin sularının birleştirilmesiyle yapılan bu proje bulunduğu bölgenin yaşam şartlarını tarım yapısını ve tarımsal ürün çeşitliliğini değiştirerek bölgeye hayat getirmiştir. Maliyeti 30 milyar dolardan fazla olan bu proje içme suyunun dahi bulunmadığı bölgeyi inanılmaz derecede değiştirerek bölgenin ekonomik olarak kalkınmasına da katkıda bulunmuştur.
Projenin tamamlanıp faaliyete geçirilmesinden sonra bölgede tarım ürünlerinde çeşitlilik ve verim artmıştır. Tarım ürünü olarak suyun bol olmasından dolayı pamuk tek tarım ürünü olarak görülmüştür. Buda bölgede tarım arazilerinin hem fiziksel hem de kimyasal olarak bozulasına yol açmıştır. Bilinçsiz ve eğitimsiz bir şekilde  yapılan sulama sonucu yer altı sularının seviyesi yükselmiş bunun sonucu olarak da alçakta kalan tarım arazileri su altında kalmış ve yüksek kesimde bulunan arazilerde de topraktaki tuz oranı artmıştır. Bunun sonucu olarak tarım arazilerindeki verim yok denecek şekilde azalmış ve çiftçiler mahsul üretemez hale gelmişlerdir.
Bunun sebebi ise projeyi kusursuz bir şekilde tamamlayan devlet, bölge halkının suyu kullanımına herhangi bir sınırlama getirmemiş ve bölge halkının suyu bilinçsiz bir şekilde kullanmasına izin vererek bu durumun ortaya çıkmasında başrol oynamıştır.
Yapılacak bir sınırlama, denetleme ve bilinçli yapılan tarımsal üretimle bu durumun önüne geçilebilirdi. Gerek bölge halkının bilinçsiz tarım yapması gerekse devletin bazı konularda yetersiz davranması yüzyılın projesinin fayda sağlamak yerine bir zamandan sonra zarar abidesi olmasına sebep olmuştur. Ancak son zamanlarda yapılan bilinçli tarımsal üretim ve devletin su kullanımına müdahele etmesi bölgenin yeniden toparlanmasını sağlamıştır.

20 Nisan 2014 Pazar

PURSAKLAR' DA SİYERİ NEBİ YARIŞMASI

                  
                    PURSAKLAR’DA SİYERİ NEBİ YARIŞMASI

Pursaklar Abdurrahim Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi’ nde Peygamber Efendimiz konulu “’O’nu Tanı ve Sev” adı altında Siyer alanında bilgi yarışması düzenledi. Yarışma, hem öğrencilerin hem de velilerin katılımıyla gerçekleşti. Yarışma da birinci olan öğrencilere ödül olarak notebook, velilere ise yarım altın verildi.


Hem sosyo-kültürel alanda hem de dini anlamda yaptığı etkinliklerle tanınan Pursaklar Belediyesi, bu etkinliklere bir yenisini daha kattı. Pursaklar Belediyesi ve Pursaklar İlçe müftülüğü tarafından “’O’nu Tanı ve Sev” adı altında yapılan programa
 Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Erol Bozkurt, Pursaklar Kaymakamı Salih Bıçak, Belediye Başkanı Selçuk Çetin, İlçe Milli Eğitim Müdürü Yaşar Ertuğrul, İlçe Müftüsü Cemal Çıkrık, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Ulvi Kabakçı, öğretmenler, veliler ve çok sayıda öğrenci katıldı.

Yarışma, Pursaklar Belediyesi Abdurrahim Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi’ nde düzenlendi. Yarışmaya katılan öğrencilere ve velilere 20’şer soru yöneltildi. Birçok elemeden geçerek finale kalan veliler ve öğrenciler, birinci olabilmek için kıyasıya yarıştı. Öğrenciler arasındaki yarışmanın birinciliğini Pursaklar İmam Hatip Ortaokulu kazanırken, ikinciliği Saray Ortaokulu, üçüncülüğü ise Azmi Ertuğrul Ortaokulu elde etti. Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk Çetin, birinci olan öğrencilere notebook hediye etti.
Veli kategorisinde ise birinciliği Pursaklar Özel Bilişim Ortaokulu, ikinciliği Pursaklar Özel Nene Hatun Ortaokulu ve üçüncülüğü Pursaklar İmam Hatip Okulu kazandı. Veli kategorisinde puanları eşit olan ikinci ve üçüncüler çekilen kura ile belirlendi. Birinci olan velilere yarım altın hediye edildi.

GÖKÇEK’İN ÇILGIN PROJELERİ

                                                GÖKÇEK’İN ÇILGIN PROJELERİ
Seçim döneminde Ankhttp://www.ankarahaber.com/ara’ya birçok proje sözü veren Melih Gökçek, verdiği sözleri daha seçim günü gelmeden uygulamaya başladı. Bunun ilk örneği, Avrupa’nın en büyük tema parkı olacak olan AnkaPark projesi. Bu proje seçim öncesinden uygulanmaya başlandı.  Avrupa'nın en büyük tema parkı ANKAPARK, Ankara turizmi için büyük yatırım olacak. Bu park 100 bin metrekarelik kapalı alana sahip olacak. Alanda 1217 adet oyuncak oloması hedefleniyor. Bu proje sonunda hedef 10 milyon ziyaretçiye ulaşmak olcak.http://www.ankarahaber.com/

Ancak Gökçek’in tek çılgın projesi bu değil. Henüz yapımı başlamadı ama hiç şüphesiz bu projelerin en önemli olanı ve en çok dikkat çekeni ise Ankara’ya yapılacak olan Boğaz Projesi. Bu boğaz Ankara’nın güneyin İmrahor Vadisi birinci etapta yapılacak. Projenin beş yıl içinde bitirilmesi hedefleniyor.
Gökçek’in bir diğer çılgın projesi ise Sıhhiye-Havalimanı metro projesi. Bu projede 30 kilometre uzunluğunda olacak. Amaç Havalimanı hattının  trafik sorununu çözmek. Zira bu hat Ankara’da trafiğin en yoğun olduğu hat olarak dikkat çekiyor.
Gökçek’in en önemli ve büyük diğer projesi de Otobüs Teleferik Projesi. Adliye Sarayı'nın olduğu alana inşa edilmesi hedefleniyor. Proje dolmuş ve otobüs duraklarında da durak olacak şekilde yapılacak Kızılay Dikmen, Kızlay Mamak gibi bölgelerde yap işlet devret yöntemiyle uygulanacak. Projenin toplam uzunluğu 23 kilometre olacak. Amaç, Ankara’nın en işlek semti olan Kızılay’ın trafiğini rahatlatmak olacak.


6 Nisan 2014 Pazar

ARAL'IN YOK OLUŞU


                                         ARAL’IN YOK OLUŞU
Orta Asya’nın göz bebeğidir Aral. Tarihin her döneminde farklı milletlere ev sahipliği yapan bu bölgeye İngilizler Tatar ülkesi, Ruslar’da Türkistan demişlerdi.  Bazı milletlerde Maveraünnehir derlerdi.  Amuderya ve Sırderya nehirleri bu gölün can damarı niteliğindeydi. Takii Stalin’in pamuk dışında tarım ürünü ekilmesini yasaklamasına kadar.
Aral 1960’lara kadar dünyanın en büyük 4. İç deniziydi. Bizim Marmara denizinden 6 kat büyüktü. Derinliği 54 metreyi buluyordu. Aral’da 20 den fazla balık türü yaşıyordu. 
Yapılan tarım politikaları ve pamuk tarımı aralı yavaş yavaş yok etmeye başlamıştı. 1972-75 yılları arasında Aral’ın suyu çekilmeye başladı. Stalin’in pamuk dışında tarım ürünün yasaklaması ve Karakum Kanalı’nın yapılması Aral’ın sonunu hazırlıyordu. Ancak ne Orta Asya nede diğer bölgelerde yaşayan insanlar bunun farkında değildi.

Aral 1960’dan 90’a kadar alanının yarısını kaybetti. Bu zaman diliminde birçok balık türü ve yüzlerce bitki türü yok oldu. SSBC’nin 91’de dağılmasıyla bölgede 5 bağımsız cumhuriyet kuruldu. (Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan) Aral’ın sorumluluğu artık bu beş ülkedeydi.1993’te bu beş ülke bir araya gelerek Aral’ı kurtarma Forum’unu kurdular. Bu çalışma  meyvesini verdi ve Aral kısmen de olsa kurtarıldı.

3 Nisan 2014 Perşembe

GELENEKLERİMİZ, GÖRENEKLERİMİZ



                        GELENEKLERİMİZ, GÖRENEKLERİMİZ
Ülkemiz tarih boyunca gelenekleri, görenekleri ve adetlerini her dönemde kendine özgü bir şekilde yaşamış ve bugünlere kadar yaşatmıştır. Ülkemizin her bir köşesinde farklı farklı adetler, gelenek ve görenekler farklı toplumlarca yaşanmaktadır. Her toplumun kendine özgü gelenek görenekleri vardır. Ülkemiz de her konuda olduğu gibi bu konuda da çeşitlilik oldukça fazladır. Yaşadığımız coğrafyanın iklimi, bu bölgede yaşanan mevsimler ve bölgede tarih boyunca yaşayan toplumlar bölgenin gelenek ve göreneklerinin oluşmasında oldukça etkilidir. Örneğin, ülkemizde her bölgede düğün ve nişan ve evlilik törenleri her bölgede farklı uygulamalarla yapılmaktadır. Bu konuya örnek verecek olursak, kırsal kesimlerde görücü usulü ile evlenmek veya başlık parası gibi konular günümüzde hala devam etmektedir. Bir konuyu özellikle vurgulamak gerekir ki bizim coğrafyamızda gelenek ve görenekler birçok yönüyle sadece kırsal bölgelerde devam etmektedir. Bu uygulamalardan bazıları ise insanın doğum ve ölümünün kırkıncı gününde çeşitli faaliyetlerin veya kutlamaların yapılmasıdır. Birçok yöremizde çocuğun doğumunun kırkıncı gününde yemekler verilir, dualar edilir ve daha birçok etkinlikle bu günler kutlanır. Aynı şekilde ölümün kırkıncı gününde de bu ve benzeri birçok uygulamalar yapılır. Düğünlerde de durum aynıdır komşularla davet edilir davullar zurnalar çaldırılır, halaylar çekilir ve gelenek ve görenekler çerçevesinde eğlenceler düzenlenir. Doğum ve ölüm törenleri dini bilgiler ve düşünceler çerçevesinde genellikle maneviyat ağırlıklı kutlanır. Ancak düğünlerde eğlenceler düzenlenir ve bu törenler gelenekler ve görenekler ağırlıklı kutlanır. Her ne kadar bu uygulamalar bölgeden bölgeye, batıdan doğuya, kuzeyden güneye, değişiklik gösterse de asıl amaç bu özel günleri, çeşitli değerleri yaşatarak kutlamak ve bu değerleri gelecek nesillere aktarmaktır.